Viski faydalı mı zararlı mı ?

Selin

New member
Bir Akşam Sohbeti: Viski, Hikâyeler ve İnsan Doğası

Forumdaki herkese selam. Dün gece, eski dostlarla bir araya geldik. Yağmur ince ince camı dövüyordu, şömine hafifçe çıtırdıyor, masanın ortasında da bir şişe viski duruyordu — yıllanmış, amber rengiyle ışığı tutan bir şişe. O an, birinin sorduğu şu basit ama derin soru masaya yayıldı:

“Viski faydalı mı, zararlı mı?”

Ve işte, o anda başlayan tartışma, sadece bir içkinin değil, insanın tarihinin, duygularının ve bakış açılarının da masaya konulduğu bir hikâyeye dönüştü.

---

Bir Şişenin Ardındaki Tarih

Söz ilk olarak Murat’tan geldi; eski bir tarih öğretmeniydi. Gözlüğünün arkasında bir bilge sakinliği vardı.

“Biliyor musunuz,” dedi, “viski aslında 15. yüzyıl İrlanda ve İskoçya’sının hayatta kalma içkisiydi. Soğuk topraklarda tarımı zor olan halk, arpadan distilasyonla hem besin hem moral üretmiş. Viski, bir zamanlar sadece içki değil, ilaçtı. Adı bile ‘aqua vitae’ — yani ‘hayat suyu’ anlamına geliyor.”

Masadakiler sustu. Kimse bir bardak viskiye “hayat suyu” gözüyle bakmamıştı belki de.

Tarihsel olarak, viski bir zevkten önce bir araçtı; soğukla savaşmanın, mikroplardan korunmanın, bazen de ruhu ısıtmanın yolu.

---

Erkekler, Kadınlar ve Bir Sohbetin Derinliği

“Peki,” dedi Elif, gözlerini şişeden ayırmadan, “hayat suyu olmak için insanı yakmak şart mı?”

Elif bir psikologdu, empatiyle konuşurdu ama keskin bir zekâyla da. Murat gülümsedi.

“Her ilaç dozunda fark yaratır, Elif. Azı şifa, fazlası zehir.”

Tam o sırada Emre araya girdi; mühendis aklıyla konuşurdu:

“Yani, mesele aslında ölçü değil mi? Bizim işte de öyle. Fazla yakıt motoru yakar, azı da yürütmez.”

Bu pragmatik yaklaşım, masaya bir strateji havası getirdi.

Elif başını salladı, “İşte siz erkekler hep çözüm ararsınız. Biz kadınlar ise etkisini, duygusunu anlamak isteriz. Bence viskiyi anlamak, onu sadece içmekten ibaret değil; neden içtiğini de bilmektir.”

Masadaki sessizlik, bir an için düşünmeye davet eden bir sessizlikti. Herkes kendi iç dünyasında bir sorgulamaya gitti: Viskiyi neden içeriz? Kaçmak için mi, bağ kurmak için mi, yoksa sadece tadını sevdiğimiz için mi?

---

Tadın Ötesinde: Toplumsal Bir Ayna

Viski, sadece bir içki değil, bir statü sembolü haline de gelmiştir. 20. yüzyılda Batı kültürünün “sofistike” yüzünü temsil ederken, Doğu toplumlarında ise hâlâ “tehlikeli” veya “günah” olarak görülür.

Bu fark, sadece kültürlerin değil, bireylerin iç dünyasının da aynasıdır.

Bir yerde viski, özgürlük simgesidir; başka bir yerde suçluluk.

Zeynep, bu noktada söze girdi. Antropologdu.

“Bir toplumda viski, bireyselliği ve seçimi temsil eder. Toplum baskısından sıyrılmanın küçük bir ritüelidir. Ama aynı zamanda sınavdır: Ne kadar özgürsün? Ne kadar sınırını biliyorsun?”

Elif, derin bir nefes aldı. “Yani mesele viskinin zararı değil, insanın kendine ne kadar dürüst olabildiği.”

Bu cümle masada yankılandı. Çünkü aslında, bütün tartışmanın özü buydu.

---

Bilim Ne Diyor?

Sohbet ilerledikçe konu bilime geldi.

Murat’ın telefonu masadaydı; “Bakın,” dedi, “Harvard Tıp Fakültesi’nin bir çalışması var. Orta düzeyde alkol tüketiminin, özellikle polifenol içeren içkilerin — ki viski bunlardan biri — kalp-damar sağlığına olumlu etkisi olabileceği söyleniyor. Ama...” diye devam etti, “aynı çalışmada, bu etkinin doza bağlı olduğu, haftada birkaç kadehi aşan tüketimin karaciğere ve sinir sistemine zarar verdiği de açıkça belirtilmiş.”

Elif gülümsedi. “Yani bilim de bizim gibi söylüyor: Ne azı ne fazlası. Denge.”

Bu noktada herkesin aklında aynı düşünce dolaşmaya başladı:

İnsan doğası da viski gibiydi belki. İyilikle kötülük, fayda ile zarar, aynı damıtımın içinde gizliydi. Mesele, hangi tarafı daha fazla tattığınla ilgiliydi.

---

Gece Biterken: İçkinin ve İnsanlığın Özeti

Saat ilerledikçe kadehler azaldı, sohbet derinleşti. Murat, son yudumunu alırken dedi ki:

“Belki de viski faydalı mı zararlı mı diye sormak yerine, biz insan olarak ne kadar bilinçliyiz, onu sormalıyız. Çünkü viskiyi anlamak, hayatı anlamak gibi: Sabır, ölçü, denge ve kendini bilmek gerek.”

Elif bir tebessümle ekledi: “Ve empati. Kendine de, başkasına da.”

Emre omzunu silkti, ama yüzünde hafif bir gülümseme belirdi: “Demek ki viski de mühendislik gibiymiş; doğru ısıda, doğru basınçta, doğru süreyle... Yoksa sistem çöker.”

Masada herkes güldü.

Belki de viski, aslında insanın aynasıydı. Onu nasıl içtiğin, kim olduğunu anlatıyordu.

---

Siz Ne Düşünüyorsunuz?

Forumdaki sizlere de aynı soruyu bırakmak istiyorum:

Viski gerçekten zararlı mı, yoksa ölçülü yaşamanın sembolü mü?

Toplumun “içki kötüdür” yargısı mı bizi şekillendiriyor, yoksa kendi içimizdeki korkular mı?

Belki de asıl mesele, viski değil — onun bize hatırlattıklarıdır: geçmiş, denge, sorumluluk ve seçim.

Kimi için bir bardak viski yalnızlığın arkadaşıdır, kimi için ise dost sohbetinin başlangıcı.

Belki de doğru olan, onu ne zaman ve neden eline aldığını bilmektir.

Sonuç: Hayatın Damıtılmış Hali

Viski, tarih boyunca hem ilaç hem lanet olarak anıldı. Bilimsel olarak ölçülü tüketimin faydaları olduğu kadar, fazla tüketimin ciddi zararları da kanıtlanmış durumda. Ama bu hikâyede asıl ders şu:

Her şeyde olduğu gibi, viskide de asıl mesele miktarda değil, niyettedir.

Bir yudumda bin yıllık tarih, bir damlada insanın iç dünyası gizlidir.

Ve belki de viski, bize en çok şunu öğretir:

Hayatı da, insanı da, tadını çıkararak ama ölçüsünü bilerek yaşamak gerekir.
 
Üst