Öğretim görevlisi olmak için ALES şart mı ?

Cambalkonustasi

Mod
Global Mod
Öğretim Görevlisi Olmak İçin ALES Şart mı? Gerçekten Mi?

Arkadaşlar, artık şu konuyu masaya yatırmanın vakti geldi. ALES’in öğretim görevlisi olmak için zorunlu tutulması sizce de biraz “ezberci” ve “şekilci” değil mi? Üniversitelerde ders anlatacak, öğrenciye yol gösterecek, hatta bazen hayatını değiştirecek insanların kaderi bir sınav kâğıdına mı bağlanmalı? Benim kanaatim net: ALES bu işin gerçek ölçütü değil, hatta çoğu zaman önünü tıkayan, nitelikten çok kağıt üstü başarıya değer veren bir sistem aracı.

ALES: Gerçek Bir Ölçüt mü, Yoksa Formalite mi?

ALES’in mantığı basit: akademiye girmek isteyenin sözel ve sayısal becerilerini ölçmek. Fakat burada kritik soru şu: Sözel ve sayısal becerilerin yüksek olması, öğretim görevlisinin sınıfta fark yaratacağı anlamına mı geliyor? Hepimiz biliyoruz ki üniversite sıralarında nice “ALES şampiyonu” insanlar vardı ama derse gelince öğrenciyi sıkıntıdan bayıltıyorlardı. Diğer tarafta, ALES’i zar zor geçen ama öğrenciler üzerinde inanılmaz etki yaratan, gerçek anlamda “öğreten” hocalar vardı.

O zaman şu soruyu sormak gerekmez mi: Biz neyi ölçüyoruz, neden ölçüyoruz ve bu ölçümün akademiye katkısı ne? Yoksa ALES sadece sistemin “kontrol mekanizması” mı?

Stratejik Erkek Bakışı: Sistem Nasıl Revize Edilmeli?

Birçok erkek forumdaş, bu konuyu daha çok stratejik açıdan ele alıyor. “ALES olmazsa torpil artar” diyorlar. Haklı bir endişe var burada, çünkü ülkemizde liyakat tartışmaları zaten yeterince sorunlu. Ama mesele şu: Torpili önlemenin yolu tek tip sınav mı olmalı? Belki de şeffaflık, bağımsız jüri denetimi, performans temelli değerlendirme gibi yöntemlerle torpilin önü kesilebilir.

Düşünsenize, bir öğretim görevlisi adayını sadece test çözme hızına göre seçmek yerine; ders anlatma performansını, öğrenciyle iletişimini, araştırma kabiliyetini ölçen bir sistem olsa. Bu durumda, ALES’in “tek anahtar” rolü biter, yerine daha kapsamlı bir değerlendirme süreci gelir.

Empatik Kadın Bakışı: İnsan Faktörü Nerede?

Kadın forumdaşlarımızın çoğu ise meseleye çok daha insani bir açıdan bakıyor. Onlara göre ALES, akademiyi sadece “kâğıt üstü başarıya” odaklayan, insan faktörünü yok sayan bir bariyer. Çünkü iyi bir öğretim görevlisi, sadece konuyu bilen değil; öğrencinin ruh halini anlayan, derse ilgisini uyandırabilen, yol gösterici olan kişidir.

Şimdi soruyorum size: ALES bu özelliklerden hangisini ölçüyor? Hiçbirini. Ama ironik olan şu ki, belki de akademinin en çok ihtiyaç duyduğu şey bu insan odaklı yaklaşım. Sınav sonuçlarıyla seçilen ama sınıfta öğrenciyle iletişim kuramayan hocalar yüzünden, gençler “üniversite mezunu” ama hayata dair donanımsız çıkıyor.

Tartışmalı Noktalar: Gerçekten Liyakat mi, Yoksa Formalite?

ALES savunucuları “herkes eşit şartlarda yarışıyor” diyor. Fakat burada bir başka provokatif soru: Eşit şartlarda mı gerçekten? Özel ders alabilen, dershanelere giden, kaynak kitaplara para ayırabilen adaylarla; kırsalda tek başına çalışmaya çalışan bir aday aynı kefede mi? İşte bu noktada “eşitlik” sadece kağıt üstünde kalıyor.

Üstelik ALES, öğrencilerin yaşam koşullarını, deneyimlerini, yeteneklerini ve kişisel gelişimlerini hiç hesaba katmıyor. Tamamen mekanik bir test mantığı. Yani kısacası: “Matematik çözebiliyorsan iyi akademisyen olabilirsin” algısını pompalıyor. Peki bu ne kadar doğru?

Provokatif Sorular: Tartışmayı Açalım

– Sizce ALES olmasa, üniversiteler gerçekten “torpil cenneti” mi olur, yoksa daha özgür ve nitelikli bir ortam mı doğar?

– Bir öğretim görevlisi seçerken, sınav sonucu mu daha önemli, yoksa öğrenciyi etkileyebilme ve ders anlatma kabiliyeti mi?

– ALES’i kaldırıp yerine çok aşamalı bir sistem (sözlü sınav, ders anlatma performansı, proje değerlendirmesi) getirsek, sizce daha adil olmaz mı?

– Üniversiteler zaten öğrenciyi iş hayatına hazırlamakta zorlanıyor. ALES şartı bu boşluğu daha da derinleştirmiyor mu?

Sonuç Değil, Başlangıç Noktası

Benim görüşüm net: ALES, öğretim görevlisi olmanın olmazsa olmazı olmamalı. Evet, bir ölçüt olabilir ama tek başına belirleyici olması akademiyi küçültüyor, nitelikli insanları sistem dışına itiyor. Belki de asıl ihtiyaç, “sadece sınava dayalı” bir mekanizma yerine; çok yönlü, hem stratejik hem insani kriterleri kapsayan bir sistem kurmak.

Şimdi söz sizde. Sizce ALES şart mı? Yoksa üniversiteler, gerçek anlamda nitelikli insanları kazanmak için daha yaratıcı ve adil yöntemler mi geliştirmeli?

---

İşte burada hararetli tartışma kopacak arkadaşlar. Kimimiz “ALES şarttır” diyecek, kimimiz “tamamen formalite” diyecek. Ama bence asıl önemli olan, hepimizin şu soruyu sorması: “Biz nasıl bir üniversite hayal ediyoruz?”

Siz nasıl bir sistem isterdiniz? Gerçekten merak ediyorum.
 
Üst