Idealist
New member
**IMU Nedir? Bir Üniversite Hikayesi**
Merhaba arkadaşlar! Bugün sizlere, üniversite hayatının zorlukları ve keşiflerle dolu yolculuğuna dair kısa bir hikâye paylaşmak istiyorum. Bu hikâye, üniversiteye yeni başlamış iki genç öğrencinin, IMU (İstanbul Medeniyet Üniversitesi) kampüsünde yaşadığı deneyimleri anlatacak. Bir bakıma, yeni bir dünyanın kapılarını aralayacaklar. Hem de birbirlerinden çok farklı olan iki bakış açısıyla… Haydi başlayalım!
---
**Hikâye: "Bir Üniversite Macerası"**
O sabah güneş, İstanbul’un grisini biraz olsun ısıtmaya çalışıyordu. Arda, sabahın erken saatlerinde kampüse gitmek üzere evinden çıktı. Yavaşça yürürken, kafasında bir sürü soru vardı: *“IMU hakkında ne bilmeliyim? Bu üniversite bana neler sunacak? Gerçekten bu okula uygun muyum?”*
Arda, çözüm odaklı bir gençti. Üniversiteyi sadece bir akademik hayat olarak görmüyordu. O, tüm stratejileri bir araya getirip bir hedefe ulaşmayı seviyordu. IMU, onun için bir başlangıç, bir “başarı planı”ydı. Kendini sürekli sorgulayan biri değildi. Her şeyin çözümü vardı. İstanbul’un o kalabalık sokaklarında yürürken, içindeki bir ses ona şunu söylüyordu: *“Hedefin ne olursa olsun, buradaki ortam senin için. Bunu başaracaksın.”*
IMU’nun kapısına vardığında, yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. Kampüsün büyüklüğü, Arda’yı biraz etkilemişti. Çevresine dikkatlice bakarak kampüse girdi. Burada yeni bir şeyler öğrenmek, kendini geliştirmek için büyük fırsatlar vardı. Ama nasıl bir yol izlemeliydi? Strateji, her şeydi.
Arda'nın kampüse girdiği sırada, bir diğer öğrenci, Zeynep, tam karşısından geliyordu. O, Arda’dan farklıydı. Zeynep, dünyayı, insanları ve ilişkileri anlamak için burada olduğunu hissediyordu. Üniversiteye başladığı günden beri kendini bir şekilde bu büyük dünyada bir yer edinmeye çalışıyordu. Zeynep, her şeyin bir insanla, bir ilişkiyle başladığını düşünüyordu. Üniversite, onun için sadece bilgi alıp vermek değil, aynı zamanda derinleşen bağlar kurma ve insanları anlama fırsatıydı.
Zeynep, kampüse adım attığında, çevresindeki insanları gözlemleyerek ilerledi. Her adımında daha fazla insan tanımak, onları anlamak istiyordu. Hedefleri arasında bir kariyer yapmaktan çok, anlamlı ilişkiler kurarak büyümek vardı. Bu yüzden, IMU onun için sadece bir üniversite değildi. Burada insanları, hayalleri ve duyguları keşfedecekti.
Zeynep, sabah saatlerinde kampüsün çeşitli noktalarında yürüyerek, hem kendi ruh halini toparlamaya hem de çevresindeki insanları anlamaya çalışıyordu. Üniversiteye dair kendine sorular soruyordu: *“IMU bana neler sunacak? İnsanlar burada birbirlerine nasıl yaklaşıyor?”* Zeynep için bu sorular, sadece öğrenilecek derslerle ilgili değildi. Hayatın her alanında insanlar arasındaki ilişkiler önemliydi.
---
**İlk Karşılaşma: Farklı Yollar, Ortak Hedefler**
Arda ve Zeynep, kampüsün ortak alanında karşılaştılar. Zeynep, büyük bir dikkatle etrafını incelerken, Arda da sürekli olarak kampüste nereye gideceğini planlıyordu. Birbirlerine bakıp gülümsediler. Zeynep, başını eğip Arda’ya selam verirken, Arda hemen hızlı bir şekilde konuşmaya başladı.
“Merhaba, sanırım aynı yolda yürüyoruz. Ben Arda, IMU hakkında daha fazla bilgi almak istiyorum. Üniversitenin sunduğu imkanları nasıl değerlendirebileceğimi düşünüyordum,” dedi Arda.
Zeynep, hemen yanıt verdi: “Merhaba Arda, ben Zeynep. Bence üniversite sadece derslerden ibaret değil. İnsanları tanımak, onlarla bağlantılar kurmak ve birlikte büyümek çok önemli. Burada her şeyin ilişkilerle şekillendiğini düşünüyorum.”
Arda, Zeynep’in yaklaşımını biraz garip bulmuştu. Stratejik olarak bakıldığında, sadece insan ilişkilerine dayalı bir üniversite hayatı, bir sonuca ulaşmayı zorlaştırabilir gibiydi. Ama Zeynep’in bakış açısına saygı göstererek, “Evet, bu üniversite gerçekten çok büyük. Ancak ben biraz daha pratik düşünüyorum. Burada öğrenebileceğimiz şeyler, bizi kariyer yolunda daha hızlı ilerletebilir. Belki bu okul, ilerideki işlerimiz için büyük fırsatlar sunar, ne dersin?”
Zeynep, Arda'nın bu yaklaşımını dikkatle dinlerken, içsel olarak Arda’nın haklı olduğu noktaları düşündü. “Kesinlikle! Ama ben, tüm bu fırsatları insanlarla kurduğumuz bağlarla birleştirebileceğimizi düşünüyorum. Sonuçta, birlikte çalıştığınız, fikir alışverişinde bulunduğunuz insanlarla elde edeceğiniz başarılar, sadece bireysel hedeflerden çok daha fazlasını ifade eder.”
Arda, Zeynep’in söylediklerini biraz daha düşünerek, kampüsün merkezine doğru ilerlerken, Zeynep’in de yanına gelmesini teklif etti. Birlikte öğle yemeğine çıkma kararı aldılar. Zeynep’in insan odaklı yaklaşımı, Arda’ya da biraz farklı bir bakış açısı kazandırmıştı. Belki de sadece hedeflere odaklanmak yerine, çevresindeki insanlarla daha derin bir bağ kurmanın da önemli olduğunu fark etmeye başlamıştı.
---
**Sonuç: Farklı Yollar, Ortak Bir Yolculuk
Arda ve Zeynep, iki farklı bakış açısına sahip olsa da, IMU'da farklı yolları keşfettiler. Arda, stratejik ve hedef odaklı düşünerek geleceğini şekillendirmeyi planladı. Zeynep ise, empatik yaklaşımıyla insanlarla bağ kurmanın, birlikte büyümenin ve duygusal bağlar kurmanın önemini vurguladı.
IMU, her iki öğrenciye de farklı bakış açıları sunarak, hayatlarında yeni bir dönemin başlangıcını simgeliyordu. Ancak her ikisi de üniversitenin sunduğu olanakları kullanarak hem kendilerini geliştirmeyi hem de daha anlamlı ilişkiler kurmayı hedefliyorlardı.
Sizce üniversiteye başlarken hangi bakış açısına sahip olmak daha faydalı olur? Stratejik bir yaklaşım mı, yoksa daha empatik bir yaklaşım mı? IMU’da geçirdiğiniz zaman diliminde hangi bakış açıları size daha çok katkı sağladı? Hadi, bu konuyu hep birlikte tartışalım!
Merhaba arkadaşlar! Bugün sizlere, üniversite hayatının zorlukları ve keşiflerle dolu yolculuğuna dair kısa bir hikâye paylaşmak istiyorum. Bu hikâye, üniversiteye yeni başlamış iki genç öğrencinin, IMU (İstanbul Medeniyet Üniversitesi) kampüsünde yaşadığı deneyimleri anlatacak. Bir bakıma, yeni bir dünyanın kapılarını aralayacaklar. Hem de birbirlerinden çok farklı olan iki bakış açısıyla… Haydi başlayalım!
---
**Hikâye: "Bir Üniversite Macerası"**
O sabah güneş, İstanbul’un grisini biraz olsun ısıtmaya çalışıyordu. Arda, sabahın erken saatlerinde kampüse gitmek üzere evinden çıktı. Yavaşça yürürken, kafasında bir sürü soru vardı: *“IMU hakkında ne bilmeliyim? Bu üniversite bana neler sunacak? Gerçekten bu okula uygun muyum?”*
Arda, çözüm odaklı bir gençti. Üniversiteyi sadece bir akademik hayat olarak görmüyordu. O, tüm stratejileri bir araya getirip bir hedefe ulaşmayı seviyordu. IMU, onun için bir başlangıç, bir “başarı planı”ydı. Kendini sürekli sorgulayan biri değildi. Her şeyin çözümü vardı. İstanbul’un o kalabalık sokaklarında yürürken, içindeki bir ses ona şunu söylüyordu: *“Hedefin ne olursa olsun, buradaki ortam senin için. Bunu başaracaksın.”*
IMU’nun kapısına vardığında, yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. Kampüsün büyüklüğü, Arda’yı biraz etkilemişti. Çevresine dikkatlice bakarak kampüse girdi. Burada yeni bir şeyler öğrenmek, kendini geliştirmek için büyük fırsatlar vardı. Ama nasıl bir yol izlemeliydi? Strateji, her şeydi.
Arda'nın kampüse girdiği sırada, bir diğer öğrenci, Zeynep, tam karşısından geliyordu. O, Arda’dan farklıydı. Zeynep, dünyayı, insanları ve ilişkileri anlamak için burada olduğunu hissediyordu. Üniversiteye başladığı günden beri kendini bir şekilde bu büyük dünyada bir yer edinmeye çalışıyordu. Zeynep, her şeyin bir insanla, bir ilişkiyle başladığını düşünüyordu. Üniversite, onun için sadece bilgi alıp vermek değil, aynı zamanda derinleşen bağlar kurma ve insanları anlama fırsatıydı.
Zeynep, kampüse adım attığında, çevresindeki insanları gözlemleyerek ilerledi. Her adımında daha fazla insan tanımak, onları anlamak istiyordu. Hedefleri arasında bir kariyer yapmaktan çok, anlamlı ilişkiler kurarak büyümek vardı. Bu yüzden, IMU onun için sadece bir üniversite değildi. Burada insanları, hayalleri ve duyguları keşfedecekti.
Zeynep, sabah saatlerinde kampüsün çeşitli noktalarında yürüyerek, hem kendi ruh halini toparlamaya hem de çevresindeki insanları anlamaya çalışıyordu. Üniversiteye dair kendine sorular soruyordu: *“IMU bana neler sunacak? İnsanlar burada birbirlerine nasıl yaklaşıyor?”* Zeynep için bu sorular, sadece öğrenilecek derslerle ilgili değildi. Hayatın her alanında insanlar arasındaki ilişkiler önemliydi.
---
**İlk Karşılaşma: Farklı Yollar, Ortak Hedefler**
Arda ve Zeynep, kampüsün ortak alanında karşılaştılar. Zeynep, büyük bir dikkatle etrafını incelerken, Arda da sürekli olarak kampüste nereye gideceğini planlıyordu. Birbirlerine bakıp gülümsediler. Zeynep, başını eğip Arda’ya selam verirken, Arda hemen hızlı bir şekilde konuşmaya başladı.
“Merhaba, sanırım aynı yolda yürüyoruz. Ben Arda, IMU hakkında daha fazla bilgi almak istiyorum. Üniversitenin sunduğu imkanları nasıl değerlendirebileceğimi düşünüyordum,” dedi Arda.
Zeynep, hemen yanıt verdi: “Merhaba Arda, ben Zeynep. Bence üniversite sadece derslerden ibaret değil. İnsanları tanımak, onlarla bağlantılar kurmak ve birlikte büyümek çok önemli. Burada her şeyin ilişkilerle şekillendiğini düşünüyorum.”
Arda, Zeynep’in yaklaşımını biraz garip bulmuştu. Stratejik olarak bakıldığında, sadece insan ilişkilerine dayalı bir üniversite hayatı, bir sonuca ulaşmayı zorlaştırabilir gibiydi. Ama Zeynep’in bakış açısına saygı göstererek, “Evet, bu üniversite gerçekten çok büyük. Ancak ben biraz daha pratik düşünüyorum. Burada öğrenebileceğimiz şeyler, bizi kariyer yolunda daha hızlı ilerletebilir. Belki bu okul, ilerideki işlerimiz için büyük fırsatlar sunar, ne dersin?”
Zeynep, Arda'nın bu yaklaşımını dikkatle dinlerken, içsel olarak Arda’nın haklı olduğu noktaları düşündü. “Kesinlikle! Ama ben, tüm bu fırsatları insanlarla kurduğumuz bağlarla birleştirebileceğimizi düşünüyorum. Sonuçta, birlikte çalıştığınız, fikir alışverişinde bulunduğunuz insanlarla elde edeceğiniz başarılar, sadece bireysel hedeflerden çok daha fazlasını ifade eder.”
Arda, Zeynep’in söylediklerini biraz daha düşünerek, kampüsün merkezine doğru ilerlerken, Zeynep’in de yanına gelmesini teklif etti. Birlikte öğle yemeğine çıkma kararı aldılar. Zeynep’in insan odaklı yaklaşımı, Arda’ya da biraz farklı bir bakış açısı kazandırmıştı. Belki de sadece hedeflere odaklanmak yerine, çevresindeki insanlarla daha derin bir bağ kurmanın da önemli olduğunu fark etmeye başlamıştı.
---
**Sonuç: Farklı Yollar, Ortak Bir Yolculuk
Arda ve Zeynep, iki farklı bakış açısına sahip olsa da, IMU'da farklı yolları keşfettiler. Arda, stratejik ve hedef odaklı düşünerek geleceğini şekillendirmeyi planladı. Zeynep ise, empatik yaklaşımıyla insanlarla bağ kurmanın, birlikte büyümenin ve duygusal bağlar kurmanın önemini vurguladı.
IMU, her iki öğrenciye de farklı bakış açıları sunarak, hayatlarında yeni bir dönemin başlangıcını simgeliyordu. Ancak her ikisi de üniversitenin sunduğu olanakları kullanarak hem kendilerini geliştirmeyi hem de daha anlamlı ilişkiler kurmayı hedefliyorlardı.
Sizce üniversiteye başlarken hangi bakış açısına sahip olmak daha faydalı olur? Stratejik bir yaklaşım mı, yoksa daha empatik bir yaklaşım mı? IMU’da geçirdiğiniz zaman diliminde hangi bakış açıları size daha çok katkı sağladı? Hadi, bu konuyu hep birlikte tartışalım!