Eli Kalem Tutmak Deyimi Nedir ?

Cambalkonustasi

Mod
Global Mod
Eli Kalem Tutmak Deyimi: Gerçekten Ne Anlatıyor?

Merhaba forumdaşlar,

Bugün sizlerle, deyimlerin iç yüzünü daha derinlemesine tartışmak istiyorum. Hepimizin sıkça kullandığı “eli kalem tutmak” deyimi, birinin yazı yazma ya da yazılı iletişimde etkin olma durumunu anlatan bir ifadedir. Ancak, bu deyimi sadece yüzeysel olarak değerlendirmek, deyimin taşıdığı gücü ve taşıdığı olasılıkları gözden kaçırmak olur. Bugün, “eli kalem tutmak” deyimini ele alarak, deyimlerin günlük hayatımızdaki anlamını sorgulamak ve bu deyimi eleştirerek daha derin bir bakış açısı geliştirmek istiyorum.

Benim için, bu deyim sadece yazı yazmayı ifade etmekten çok daha fazlası olmalı. “Eli kalem tutmak” denildiğinde akla gelen sadece yazılı bir ifade midir? Ya da bu deyim gerçekten sadece belirli bir insan grubunun sahip olduğu bir yetenek mi? Sizin görüşlerinizi de merak ediyorum; bu deyimi ne kadar doğru buluyorsunuz ve gerçekten her durumda geçerli mi? Hadi başlayalım…

Eli Kalem Tutmak: Yalnızca Yazı Yazmak mı?

Herkesin bildiği bir gerçek vardır; kelimeler bir insanın düşüncelerini, duygularını ve görüşlerini en etkili şekilde ifade etmesini sağlar. İşte, “eli kalem tutmak” deyimi de çoğu zaman bir insanın yazılı olarak ifade gücünü simgeler. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir şey var: Bu deyim, genellikle toplumumuzda sadece belli bir gruba, yani yazı yazanlara ve kelimelerle insanları etkilemeye çalışanlara aitmiş gibi algılanır. Peki, ya yazılı ifade gücü yalnızca elinde kalem olanlara mı aittir? Ya da yazılı kelimelerle anlatılmayan, bazen dilin yeterli olmadığı, fakat empatiyle, gözlemlerle anlaşılabilen çok daha derin düşünceler ve duygular varsa?

İşte tam burada bu deyimin zayıf yönlerini görüyorum. Çünkü “eli kalem tutmak” deyimi, yazılı kelimelerin gücünü vurgulasa da, bir insanın düşünme gücünün ve duygusal zekasının sadece yazıya dökülerek değerlendirilemeyeceğini unutur. Duyguları, insanı anlayabilmeyi, empatiyi; bunlar da başka bir kalemle yazılabilecek derinlikte kavramlardır. Hangi kalem, bir kadının başka bir kadının gözlerindeki kırıklığı ve ruhundaki fırtınayı yakalayabilir? Hangi kalem, bir erkeğin içinde kaybolan stratejik düşünceleri yazıya dökebilir? Bu deyim, bizleri sadece yazılı anlatıma, yazı diline hapseden bir kısıtlama gibi hissediliyor. Peki ya tüm bu duygular, düşünceler yazılı olmayan şekillerde ifade edilemez mi?

Duyguların Gücü ve Empati: Kadınların Perspektifi

Kadınların empatik bakış açısının bu deyimdeki eksikliği bir başka önemli nokta. Çünkü kadınlar çoğunlukla kelimelerle değil, davranışlarla, duygusal zekâlarıyla etkiler. Bir kadının “eli kalem tutması”, her zaman yazdığı bir şeyle değil, bir başkasının yanında durarak, onu anlayarak ve ona değer vererek gerçekleşir. Bir kadının gücü sadece kelimelerle değil, duygularla; duyguların derinliğinde bir bağ kurarak ortaya çıkar. Pekala, “eli kalem tutmak” deyimi kadının yazılı iletişimdeki gücünü yansıtmadığı için eksik kalmıyor mu?

Bunun yerine, kadınlar için daha kapsayıcı bir ifade kullanmak gerekebilir. Mesela, “eli kalp tutmak” gibi bir deyim, yazılı kelimelere dayanmadan da bir insanın iç dünyasına dokunabilen güçlü bir iletişim şekline işaret ederdi. Kadınlar, kelimelerin ötesinde bir dünyayı keşfeder ve bazen en güçlü mesajlar, sözcüklerden bağımsız olur.

Stratejik Düşünme: Erkeklerin Bakış Açısı

Şimdi, erkekler üzerinden bir perspektif açalım. Erkeklerin çoğunlukla stratejik ve problem çözmeye odaklı bir bakış açısına sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir erkek için “eli kalem tutmak” deyimi, büyük ihtimalle yazılı olarak iletişim kurma yeteneğiyle doğrudan bağlantılıdır. Fakat, bu bakış açısının sınırlılığı da oldukça dikkat çekici. Çünkü erkekler, yazılı iletişimde etkili olmanın yanı sıra, çoğu zaman dünyayı çözmeye ve anlamaya çalışan bireylerdir. Burada bir çelişki yok mu? Bir erkek, belki de ilişkilerde veya kişisel hayatında duygu ve empatiyi dışarıda bırakmak yerine, yazılı dilin ötesinde bir anlayış geliştirebilse, daha güçlü iletişim kurabilir.

Bu durumda, “eli kalem tutmak” deyimi sadece yazıyı ya da kelimeleri temsil ederken, erkeklerin empatik yönlerini, insan odaklı yaklaşımını dışarıda bırakıyor. Bir erkek için en büyük stratejik başarı, bazen başkalarının duygularını anlamak ve bu duyguları takdir etmektir. Peki, burada stratejik düşünce ile empati arasında bir denge kurmak mümkün mü?

Provokatif Sorular: Deyimler Yetersiz mi?

Bu yazının sonunda birkaç soru sormak istiyorum:

- Deyimler, toplumsal cinsiyet rollerini ne kadar yansıtıyor ve gerçekten her durumu kapsayabiliyor mu?

- “Eli kalem tutmak” deyimi, toplumun belirli kesimlerinin gücünü vurgularken, diğerlerini dışlamıyor mu?

- Kadınların ve erkeklerin farklı bakış açıları, kelimelerle sınırlı değilse, bu deyim neden hala bu kadar sık kullanılıyor?

- Duygular ve stratejik düşünce arasında bir denge kurmak, yalnızca yazılı dilde mi mümkün?

Görüşlerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum! Deyimlerin sınırlarını aşabilir miyiz, yoksa onları her zaman belirli kalıplarda mı tutmalıyız?
 
Üst